Olmayan Bir Yere Kaybolduk
Yetemedik belki yetinemedik yetmedik ya da
Çabaladık çokça belki de
Belkileri fazladan yazdık cümle sonlarına
Yorulduk, yataklar saramadı bedenimizi
Sezen'in şarkısının sonunu bekleyemeden tükendik
Ağustos saatlerinde zifiri soğuklara karıştık
Kasımdayız şimdi üşümek için çıktık sokaklara
Yaşadığımızı hissetmek istedikçe durduk
Hayatımızı yakmak istercesine yaktık çakmakları
Sevdik sevmeyi de beceremedik
Aşık olduk aşk inkar etti varlığını
Seviştik bina aralarında kokumuz karıştı
Tadını ezberledik dudakların
Yine de banklarda yalnızdık
Ölümden öteye yol yok diyen abiyi, her ölümümüzden sonra ölerek yalanladık
Dostlarımız vardı telefon rehberlerinde ama
Her seferinde dört kişilik dönerci masalarını kimsesizliğimize ısmarladık
Dualar ettik; mutluyken, üzgünken, ikindilerde ve de tanlarda
Yedi yaşından sonra Tanrı da terk etti evlerimizi
Ailelerimize çocukluk fotoğraflarında veda ettik
Babalarımızın sarılışını annemizin saçımızı okşayışını özledik
Her masaya oturuşumuzda son mektubunu yazdık Nilgün Marmara'nın
Çirkindik aynaları utandırırdık varlığımızdan
Belki de ondan güzel bakamadık dünyaya
Ağladık sessizce ya da çocuk gibi sonra küfretmeyi öğrendik
Sızı indikçe gözlerimize küfrettik kime veya nerede ettiğimiz önemsizdi
Şarkılar dinledik şarkıların isimlerini değiştirdik
Yeni isimlerini yeni sahiplerine sattık
Bir omuz, bir kucaklayış, bir telefon eksiktik kendimizi bildik bileli
Hayaller de kurduk umutlarımız da vardı kendimizden sakladığımız
Verdiğiyle yetindirmeyi öğretti hayat
Bizden geriye kalan antika yaşlarda çöpe atılan ruhlarımızdan fazlası değildi
Kandık yalanlara böylece ama kandırdık da
Bitmeyen gülümseyişlerimize inandırdık fotoğrafları
Hepimiz biraz hayat kadını olduk
Kimi zaman vücutlarımızı sattık, kimi zaman duygularımızı
Yaşamaya değer ne var diye düşündükçe intiharları yarattık
Soğuk cesetlerin yüreklerine sardık kırmızı marlboroları
Şimdi uzaktayız
Zaman kavramından
Fatime Efe