BOŞ GELİP BOŞ GİTMEME REHBERİ - HAYRUNNİSA YÜNCÜ

BOŞ GELİP BOŞ GİTMEME REHBERİ - HAYRUNNİSA YÜNCÜ



BOŞ GELİP BOŞ GİTMEME REHBERİ

Her ne yapıyorsanız şimdi durun. Beyninizi olabildiğince rahatlatın. Ne geçmişi ne geleceği ne de şimdiyi hiçbir değerlendirmeye almayın. Bu dünyanın yasalarına ait olan şeyleri unutun. Para, itibar, başarı, estetik… Bir birey olduğunuzu, insan olmaya dair diğer insanlardan hiçbir eksiğinizin olmadığını hatırlayın. Benim en çok yaptığım şeylerden biri de çevrenizi dinleyin. Hayatın karmaşasından dolayı haksızlık ettiğiniz, beyniniz önemli görmediği için duymazdan geldiğiniz bütün sesleri dinlemeye çalışın. Ağaç hışırtısı, rüzgârın kulaklarda oluşturduğu uğultu, inşaat sesleri, adım sesleri, çocuk sesleri… Hemen ardından şu soruya cevap verin: Benim varlığımın amacı ne?

Bu soru sizi mutluluğa götürecek en kolay yoldur aslında. Dışardan baktığımız zaman evet bu adam tam da bu işi yapmak için doğmuş dediğimiz insanların da en büyük sırrıdır. Kıvılcımımızı bulmak diyebiliriz buna. Herkesin farkında olmasa da bir kıvılcımı vardır ve bu bence bize doğuştan verilen en büyük hediyedir. Hayatımızı, bize verilen her saniyesi değerli olan bu kısacık sürede kıvılcımınızı arayarak geçirmek kendinize yapacağınız en büyük iyiliktir. Emin olun o kadar da zor değil. Tek yapmanız gereken kendinizi akışa kaptırmak.

Akış teorisini Psikolog Dr. Mihaly (soyadını yazmak çok zor internette aratırsanız çıkar zaten) geliştirmiştir. Mutluluğu insanların akışta olma hali olarak tanımlar. Daha önce bir işi yaparken, çevrenizdeki dikkat dağıtıcı etmenleri, bulunduğunuz zamanı, kaygılarınızı, en son da benlik duygunuzu kaybedip sadece yaptığınız işe tam odaklandıysanız ve bundan çok büyük bir haz aldıysanız, bunu bir motivasyon, bir ödül gibi hissettiyseniz akış halini yaşamışsınız demektir. O anda, o işi yapıyor olduğunuz için yapıyorsunuzdur. Karşılık beklemezsiniz ya da herhangi bir fiziksel ve ruhsal acı duymazsınız. Böyle bir şey yaşadıysanız kıvılcımınızı şimdiden buldunuz. Bu tarz tutkuyla işlerini yapan insanlar deyince aklımıza rönesans dönemi sanatçıları gelebilir. Mesela Sistina Şapeli’nin tavanını süsleyen Michelangelo, oraya iskele yaptırıp resimleri yatarak çiziyor ve günlerce yemek yemiyor. Çünkü kendini o kadar çok kaptırmış ki unutmuş. İşte tam bir akış halinde.

Akış hali için illaki sanatçı olmaya gerek yok elbette. “Soul” adında bir animasyon filmi bunu çok güzel işlemiş. Mesela bir adam kafasında pankart çevirerek akışa geçiyordu. Bu onun kıvılcımıydı. Ya da gökyüzüne bakmak, pizza yemek benim kıvılcımım olabilir diye düşünen bir karakter vardı. Bu tamamen sizin o özel ve sınırsız potansiyelinize bağlı. Ayrıca filmde akışta olan insanların ruhu bambaşka bir yere gidiyordu. Ruhunuz özgürlüğünü ilan ediyor ve o an canının en çok istediği şeyi yapıyor.

Akışa geçemeyen insanlar da olabilirmiş. Ya dikkat bozukluğu ya da başarısızlık korkusu bunun nedeni olarak görülse de ben buna pek katılmıyorum. Aşkın bile yaşı yoksa bu kendi asıl benliğimizin ortaya çıkmak için can atan kıvılcımımızın neden bir sınırı olsun. Bu da bir nevi aşk olarak bile yorumlanabilir ayrıca. Birden çok kıvılcımınızı keşfedebilirsiniz. Her yıl her gün farklı bir güçlü yönünüzü keşfedip üzerine yoğunlaşabilirsiniz.

Hayrunnisa Yüncü

Yorum Gönder

Daha yeni Daha eski