hayalet
anarşizm, toplumdaki baskının başlıca kaynağını marksizmin yaptığı gibi kapitalizmde görmek yerine baskının çoğunlukla devletten yayıldığını düşünüyordu dolayısıyla her ikisi de bir indirgemeci mantığın kurbanı olmuştur marksizm ekonomizm tuzağına düşerken anarşizm de devletçilik tuzağına düştü. bu da iktidar sorununu yine cevapsız bırakıyor. anarşizm, bugünkü iktidar sorunlarıyla başa çıkmakta yetersiz olan aydınlanma paradigmasının içinde gömülü kaldı. belki de gereken iktidar ile özne arasındaki ilişkiyi yeniden düşünmektir.
max stirner'in yapıtı tartışmaya buradan dahil olur. 19. yüzyılda yazdığı halde, bize iktidarın modern biçimlerinin, özellikle ideolojinin eleştirisini sunar. anarşizmi ve marksizmi sınırlayan epistemolojik kategorilerin ötesine geçerek iktidarın yeni bir alanını keşfeder. belki de Stirner için en önemli soru iktidarın bize nasıl hükmettiği değil ama neden iktidarın bize hükmetmesine izin verdiğimiz, neden kendi irademizle kendi hükmedilişimize katıldığımız sorusuydu. stirner, anarşizm gibi hümanist felsefelerin, iktidarı sürekli olarak yeniden üreten bu diyalektiğe son derece düzenli bir şekilde düştüklerini savunur. stirner'a göre, devlet yeni kilisedir, iktidarın yeni yeridir, bireyin üstünde sahip olunan yeni otoritedir. üstelik aynı ahlaki ikiyüzlülük yoluyla -artık meşru kanunların örtüsü altında- işler. bu yüzden stirner anarşizmle birçok şeyi paylaşan bir anti-otoriterlik gösterir. ona göre yok edilmesi gereken "yönetim ilkesidir". bu nedenle stirner, amacı devlet iktidarını ele geçirmek olan marksizm gibi devrimci programlara karşıdır. stirner'a göre devrimci etkinlik, devlet paradigması tarafından tuzağa düşürülmüştür, yer diyalektiğine yakalanmış olarak kalmıştır. devrimler yalnızca otoritenin bir biçiminin yerine bir başkasını koymaya muvaffak olmuşlardır. marksist modelde özerk devlet devrimin aracı olarak devlettir. proleterya, marx'a göre -özel otoritenin yokluğuna karşıt olarak- kamu otoritesinin yokluğu ile nitelenen ve insanların birbirlerine ve kamusal alana yabancılaştıkları bir toplumda toplum üzerinde meşru bir etik otorite uygulama imkanını temsil eder. bundan böyle iktidar kapitalist ekonominin ya da sınıf ilişkilerinin bir epifenomeni [gölge olayı] olarak görülemez. iktidar, kendi başına üzerine çalışılacak bir analiz nesnesi olarak geri döndü. burada "geri dönüş"ü lacan'cı 𝘺𝘪𝘯𝘦𝘭𝘦𝘮𝘦 anlamında kullanıyorum: lacan'a göre, gerçek daima aynı yere geri döner. stirner bu nedenle de bizzat iktidarın "yer"inin yok edilmesini gerektiğini vurgular. stirner'in devlet nosyonu marksizm ile arasını açmıştır. stirner baskının ekonomik olmayan biçimlerini çözümler ve devletin, eğer bütünüyle anlaşılmak isteniyorsa, ekonomik düzenlemelerden bağımsız olarak değerlendirilmesi gerektiğine inanır. kısacası ona göre toplumdaki baskının birincil kaynağı marksistlerin savunacağı gibi kapitalist ekonomi değil devlettir.