Tembellik ve İşlevsizlik Üzerine
KENDİSİNİ DÜŞÜNMEKLE İLGİLENMEYEN KİŞİ KENDİ RAHATSIZ DÜŞÜNCELERİNİ BAŞKASININ ÜZERİNDE DENER VE ANLAMAYA ÇALIŞIR; ÇÜNKÜ KENDİSİ DAHA YOKTUR, VAR OLDUĞUNU SANDIĞI ŞEY OLMAYA BİLE TENEZZÜL ETMEZ. BİR YANLIŞI KABUL ETTİRMEK İÇİN BÜTÜN DOĞRULARIN SINIRINI ZORLAMAK MI? AMAÇSIZLIK, UMUTSUZLUK, “BOŞLUK VE YIKIKLIK” ÜZERİNE DÜŞÜNMEK.
Şöyle bir şey var. İnsanların arasında ortak bir amaç olmadığı için neredeyse herkes kendisini -kendi zevkleri aracılığıyla- düşünmeye yöneliyor. Kimse bu “bir şeylerin düşüncesi” arasında kazık yemek istemez. (Bu; -daha- verimli, vahşi ve yoğun bir ifadedir.) Burada amaçsızlık diye kast ettiğim şey/işaret, kişinin toplumsal ve mantıklı düşüncelere sahip olmaması. Böylelikle zaten amacı olmayan bir durum daha da çok amaçsız olarak -bırakılarak- durumun amaçsızlığı haklı gösterilmiş oluyor. Yani topluma olan güvenle birlikte toplumsal düşüncelere olan güven de azalıyor. Bir toplumsal düşüncenin kendisine yalan attığını düşünen artık o toplumsal düşüncenin kendisi için olduğu düşüncesine yalan gözüyle bakar.
Bunun yanı sıra hem toplumsal ve mantıklı düşünceler yok edilmeye çalışılıyor (işlevsiz bırakılmaya) hem de toplumsal ve mantıklı düşüncelerin olanaksızlığını savunan “düşünceler" “topluma" teşvik ediliyor. Aslında bu mümkün değil, yani anlamsızlığı savunmak mümkün değildir anlamsızlığı savunanın ardında büyük ihtimalle kendi anlamı olan “duygusal hisleri ve zevkleri” vardır. Akıl sürekli anlam üretir ve akıl algıladığı her şeyi anlamaya çalışır kabulunden nasıl bir anlamsızlık türetilebilir ki? Olsa olsa bu algılanamazlıkların anlamsızlığı olabilir. İnsanların duygusal düşüncelerinin çoğu akıl silüetini giyerek karşımıza çıkabilir, çıkarılabilir. Sonuçta düşünceler akıllı göründükçe daha “güzeldir". Muhtemelen insanlar sizi bir şeylere inandırmaya çalışıyor, onlar da kendi duygularına inanıyor ve sizi zorla kendi duygularına inandırmaya çalışıyor. Hangi duygulara? daha çok akıllanmış olanlara mı, daha az akıllanmış olanlara mı?
Varoluşçuluk, nihilizm gibi varlık kötüleyici, olumsuzlaştırıcı ve etkisizleştirici akımlar genel olarak mümkün olmamalıdır “varlık” içerisinde. Bundan dolayı genel olmaya çalışan nihilist ve karamsar düşünceleri yok etmeye çalışmalıyız. Ancak nihilizm ve karamsarlığı etkisiz hâle getirebilirsek daha ötesine gidebiliriz ve gelişebiliriz. Gelişen değişime karşın sürekli olarak ötesine gitmek zorundayız. Yani nihilizm benzeri akımlar (gerek varlık gerek de hisler ve hayatın gerekliliği açısından benzerlik taşıyanlar) varlığın genel işleyişine ve verimliliğine terstir. Verimsiz ve yok ediciliğe yönlendirendir varlık açısından. Nihilistler, varoluşçular, çevremizdeki umutsuz insanlar ve gençler hayatımızdan çıkmalı; zaten onlar ötesine gittikçe daha da az olmaya yönelir şekilde düşünüyorlar (iyimser nihilizm, sanat için yaşayan romantik tefekkürcüler hariç) ve gelecekteki biz “yalan içerisinde yaşayanlar" evrimsel olarak var kalsak da onlar “kendi sözleri-nin de dediği- üzerine” yok olacaklar.
Aslında birisi size kendisinin boş-ta- olduğunu, hayatının mutlu gitmediğini işaret edercesine davranıyorsa muhtemelen sizi kandırıyordur. Hem kafası karışıktır hem de kafası karışık olup da sizi kendisinden aşağıda gördüğü için (muhtemelen sizden umudu da kesmiştir bir şeyleri düzeltebilmek bakımından) kendi olumsuz tavrına göre, kafasına göre konuşarak sizinle dalga da geçebiliyor ve aldatıyordur.