İslam Tarihinde Hareket ve Optik
Dünyada milyarlarca insan
yaşıyor. Her gün bu insanlar hareket ediyorlar, hareket eden cisimleri
kullanıyorlar. Görme olaylarını kullanıyorlar. Bu kadar sık kullandıkları bu
alanlarla ilgili ne gibi araştırma yapmışlar peki onu inceleyelim.
Yer değiştirme olan hareket
fiziği İslam dünyasında bir önceki uygarlıklardan gelen birikimlerle oluşmuştu.
Bu nedenle İslam bilginleri hareketle ilgili bilgileri analiz ederek yeni
bilgiler ortaya atmaya çalışıyordular. Örneğin Aristo'nun (MÖ 384-322) Fizik, Gökyüzü
Üzerine, Oluş ve Bozuluş gibi eserleri İslam dünyasında şerh edilmiştir.
(Ayrıntılı incelenmesi) bu dönemde yapılan analitik incelemeler, fiziğin modern
dönemdeki gelişimini belirleyen yaklaşımların gelişmesiyle sonuçlanmıştı.
Aristo'yu "Muallim-i evvel" yani ilk öğretmen kabul etmelerine rağmen
eleştiren İslam bilim insanları (Farabi, İbn-i Sina, İbn-i Bacce ve İbn-i Rüşd)
hareket konusunun modern dönem fiziğinde ele alınma şeklini ortaya koymuştular.
Optik de ise gelişmeler
hareket fiziğine göre daha çok belirgindi. Optik biliminde üç önemli gelişme
derinden etkili olmuştu:
1- Doğrudan görme olarak tanımlanan, gözlemci ile gözlemlenenin aynı düzlemde bulunduğu durumda gerçekleşen sürecin geometri yoluyla analizi ve açıklanması, görmeye neden olan ışıkların yaygın olarak kabul edildiği gibi gözden çıkmadığı aksine nesneden göze geldiğinin deneysel onlarak kanıtlanmasıdır. İbn el- Heysen 'e (965-1038) ait olan bu başarılar modern optik biliminin temellerini oluşturuyordu. İbn el- Heysem' in eseri olan Kitab el- Menazır'ın Latinceye optik hazinesi diye geçmesi İslam bilginimizin başarısının göstergesidir.
2- Nesnelerin
ışık kaynağı olup olmamalarına göre sınıflandırılması ve ışık kaynağı olanlara
"mudi", ışığını dışardan alıp yansıtanlara "münir,
mustanir" adı verildi bu ayrım ilk olarak İbn Sina tarafından öne sürüldü
batı 'da ise "lux" ve "lümen" olarak çevrilmiştir.
3- Gökkuşağının
oluşumunun ilk kez doğru biçimde açıklanmasıydı ama bu açıklama geometrik
modelleme yoluyla yapılmıştı. Kemaleddün el-Farisi'ye ait olan bu başarının
esası, kurguladığı eşsiz deney düzeneğine dayanıyordu. Karanlık bir odaya küçük
bir delikten giren güneş ışığının önüne cam bir küre yerleştirmişti ve kürenin
içerisindeki ışıkların izlediği yolları gözlemlemişti. Havadan cama geçişte
yoğunluktan dolayı kaynaklanan kırılmayı da tespit etmişti. El-Farisi sonuç
olarak iki kırılma ve bir yansımaya uğrayan ışıkların birincil gökkuşağını, iki
kırılma ve iki yansımaya uğrayan ışıkların ise ikincil gökkuşağını oluşturduklarını
belirtmişti. Bu açıklamalar günümüz bilgileri ile örtüşüyor.
İslam bilginlerimiz optik ve
hareket konusunda ele aldıkları başarıları bu yazıda gördük. Bizlere ise düşen
görev bunca önemli çalışmaya öncelik eden bilginlerin bize açtığı yolda devam
ederek bilimi geliştirmektir.