Mitolojide Hayvan Motifi: Doğu ve Batı Örnekleri
ÖZ
İnsanlık tarihinde dini düşüncenin gösterdiği temel
gelişim evreleri zoomorfizm ve antropomorfizm olarak kabul edilmiştir. İnsanlar
önceleri vahşi hayvanları kendinden güçlü bulmuş, onlara karşı savunmasız
hissetmişler ve totem oluşturdukları kimi hayvanların ruhlarına tapmışlardır.
Zoomorfik evre, sfenks dönemi (yarı hayvan-yarı insan tanrılar evresi) son
olarak tanrıların tamamen insan olduğu antropomorfik evrelerden geçen insanlar,
ilk başta hayvanları tanrı kabul ederlerken, zaman içinde kendini tanrı kabul
etmeye başlamışlardır. Bu evre insanların mutlak üstünlüklerini gösterdikleri
bir dönem olmuştur. Antropomorfik evrede tanrılar gerek duyduklarına
istedikleri hayvan şekline de dönüşebilmektedirler.
Zoomorfik evrede hayvanları tanrı olarak kabul eden
insanlar coğrafi, ekonomik ve sosyal koşullar gereği daha çok memeli
hayvanlardan mitolojik motifler oluşturmuşlardır. Memeli hayvanların yanında balıklar, sürüngenler, kanatlılar da mitolojik
motiflerin konusu olmuştur. Hatta düşleri sınır tanımayan insanlık var olmayan,
doğaüstü güçlere sahip mitolojik hayvanları da yaratmıştır. Bu çalışmada
insanlık tarihinin tek tanrıcı dinler aşamasına kadar doğu ve batı
mitolojilerinde hayvan motifinin serüveni incelenmiştir. Doğu ve Batı
mitolojisinin zenginliği göz önüne alınarak bir Doğu-Batı mitolojisi tanımı ve
karşılaştırması ortaya koyma kaygısı taşımamaktadır. Araştırmada doğu ve batı mitolojilerinde yer edinen
hayvan motifi örnekleri üzerinden, insan düşünce tarihinde hayvanın yeri ve
insan-hayvan ilişkilerini anlaşılması adına asgari bir fikir verme
amaçlanmıştır.
Anahtar sözcükler: Mitoloji, Zoomorfizm,
Antropomorfizm, Düşünce tarihi, Din, Tanrı, Totem, Hayvan Motifi, Mitolojik
Hayvanlar, Memeli Hayvanlar.
İnsanlık
tarihinde tanrı inancı tarih öncesi döneme kadar gitmektedir. Tanrı inancı
zoomorfik, sfenks ve antroporformik evre
olmak üzere üç evreden geçerek şekillenmiştir. Tanrı inancı insanların kendinden
daha üstün gördükleri hayvanları tanrı görmeleri ile başlamıştır. Zoomorfik
tanrı inancını anlayabilmek adına insanın hayvan ile ilişkisinin tarihine
bakmak gerekmektedir. Paleotik ve Mezolotik çağlarda yaban hayvanları ve yaban bitkilerini
yiyerek besin ihtiyaçlarını gideren insanlar, Neolitik çağ ile birlikte üretici
ve yerleşik bir yaşama geçmişlerdir. Hayvanların evcilleştirilmesi ile birlikte
hayvanların artık sadece etini yemekle kalmayarak, tarım başta olmak üzere
çeşitli yaşamsal faaliyetlerinde hayvan gücünden yaralanmıştır. Büyük memeli hayvanların
süt ve süt ürünleri elde ederek besin üretiminde çeşitliliği arttırdıkları gibi
onların dışkılarından elde edilen gübreler ile tarım üretiminde verimliliği de arttırmışlardır.
M.Ö 4000‘lere gelindiğinde özellikle inekler, atlar, mandalar, bali sığırı, yak
melezleri gibi büyük memeli hayvanlar saban çekerek daha öncesinde ekime
elverişli olmayan toprakları insanların işlemesini kolaylaştırmışlardır. Özetle
neolitik ve kalkolitik dönem insanın hayvan ile ilişkisinin kayda değer bir
biçimde sıklaştığı bir dönemdir. İnsanın hayvan ile ilişkisini incelerken tarih
öncesi devirlere ve yazının icadından öncesine kadar dayandığından duvar
resimleri ve heykeller gibi maddi kültür ögelerine bakmamız gerekmektedir.
Araştırmada insanların hayvanlar ile ilişkisini incelerken uygarlık tarihini ele alan kaynaklara başvurulmuştur . Çeşitli kültürlere ait maddi kültür ögeleri ve mitolojik inançları incelenirken türkçe çeviri ve ingilizce kaynaklara başvurulmuştur.
Evcilleştirilmiş arı, sığır, köpek ve at
Eski
Mısır’da hayvancılık ve tarım sahneleri
Uzun boyunlu serpopardlar (yılan-leoparlar) da
betimlenmektedir ve bu sahnelerin
üstünde, her iki tarafta manda-başlı bir tanrının iki görsel imgesi durmaktadır. Burada da insan ve hayvan özelliklerinin birleştirildi,
yarı insan yarı hayvan tanrı örneğini gördüğümüzü söylemek mümkündür. Mısır
örneğinde de görüleceği gibi insanlık hayvanın gücü karşısında savunmasız
hissettiği dönemlerde onun ruhunu da kutsal sayarken ,hayvanın gücünden
faydalanarak ona hükmetmeye başlaması ile birlikte önce yarı insan-yarı hayvan
tanrılara ve zaman içerisinde tamamen insan tanrılara inanmaya başlamışlardır.
İnsan başlı kanatlı boğa
Nineveh yakınlarındaki Dur Sharrukin'deki saray kapısından insan
başlı kanatlı boğa, koruyucu figür; Louvre'da.
Asur dönemi kabartmalarında Asur krallarının, askeri seferlerindeki ara zamanlarda avlanma ve kovalamaca sahneleri de gözlemlenmektedir.
"Ölen Dişi Aslan", Kuzey Asurbanipal Sarayı'ndan bir kaymaktaşı duvar kabartmasının detayı, Nineve, Asur dönemi, c. 650 M.Ö. _ British Museum'da.
Çeşitli tanrı inanışları ve avlanma sahnelerinin yani
sıra pek çok kültürde kaynakların kurban edildiği dini amaçlı ritüellere rastlanmaktadır. Bu ritüellerde kabartmalara ve duvar
resimlerine konu olmuşlardır.
Kurban verme ayinleri kişinin veya toplumun tanrılar ile ilişkisini kurması ve
iyileştirmesi amacıyla nesne veya hayvanın tanrıya adanması ile gerçekleşmektedir.
Bu ayinlere Eski Mezopotamya dahil olmak üzere pek çok kültürde hayvanların
topluca katledilmesi şeklinde rastlanmaktadır.
Mezopotamya’da dini ritüellere bağlı olarak hayvanların
kurban edildiğine çeşitli dini mekanlarda rastlanmaktadır. Örneğin, Kalhu
(Modern Nimrud) yapılan kazılarda, ceylan veya başkaca bir hayvanın, bir
kraliyet binasının zemini altında gömülü olarak bulunmuştur. Neo Asur
dönemindeki kraliyet avcıları bu kurban etme ayinlerine saygı duymuşlardır.
Örneğin, Kral Assurbanipal (M.Ö. 668 – M.Ö.16) dönemine ait saray kabartmalarında katledilen aslanlara ait
figürlerden bu çıkarım yapılabilmektedir.
Yunan Mitolojisinde Atlar
Yunan Tanrıları arasında Zeus’un kardeşi Posedion, Denizlerin
tanrısı olarak bilinmektedir. Roma mitolojisinde adı Neptün'dür. Posedion
Atinalılara büyük bir bağış yapmak istemektedir. Bir gün elindeki çatal
biçimindeki asasını yere sağlamıştır ve toprak yarılarak içinden kişneyen ve
şahlanan bir at çıkmıştır. Posedion arabasını dalgaların üzerinden çekmekte
olan altın yeleli atları beslemektedir. Yunanlılar ilk atın Deniz tanrısı
tarafından yaratıldığına inanmışlardır. Bu inanış sebebiyle tanrı Posedion’a
kayalıkların tepesinden denize atılarak atların kurban edilmesi geleneği
oluşmuştur.
Denizlerdeki dalgaların atları ile imgelenmesinde
Yunan mitolojisindeki at figürünün bir bağlantısı olduğu da düşünülebilir.
Posedion ’un at biçiminde, insan ayakları olan ve
denizi simgeleyen mavi yeleleri olan, konuşabilen ve oldukça hızlı koşan Arion
adında bir oğlu vardır. Posedioun’un kendisinden saklanmak için at kılığına
girmiş toprak tanrıçası Demeter ile çiftleşmesi ile dünyaya gelmiştir. Yunan
mitolojisinde yine önemli bir figür olmuş kanatlı at Pegasus vardır. Pegasus, Medusa’nın
kafası kesildikten sonra toprağa akan
kandan oluşmuştur.
Türk Kavimlerinde
Atlar
Atlar, Asya
Türklerindir destanlarında yer almış, onlar için önemli bir yere sahip olmuşlardır.
12 Hayvanlar Türk Takvimi’nde bir totem olarak 7. Yıla atların adı verilmiştir.
Moğollar atın gökten indiğine inanmışlardır. Yakut Türklerinin bir inancına
göre ise kahramanların atları Güneş Alemi’nden gelmektedir. Bazı Türk boyları
atların ‘Aspatı’ adında bir tanrısı olduğuna inanılmaktadır. Bunların dışında Kaf dağının ardındaki Süt Gölü’nde kanatlı ve kürekle atların
yaşadığına inanılmaktadır. İnanışa göre Hızır ölüme çare ararken bu atları
görmüş fakat yakalayamamıştır. Süt Gölü’ne şarap dökerek atları sarhoş eder ve
bir çiftini yakalayarak kanatlarını koparır. Hızır, bu atları çiftleştirerek at
neslinin türemesini sağlamaktadır. Bir efsaneye göre cins Atlar tanrılar ile
ejdarhalardan türemiştir. Bir başka efsanede ise mağarada bulunan tanrıların
atları ile kısrakların çiftleşmesi ile cins atlar türemişlerdir. Bu efsanelerden ,Türk kavimlerinin ata büyük
bir ilgisinin olduğu ve cins atların nasıl türediğini anlamaya çalıştıkları ve
çeşitli mitolojik inançlar geliştirdikleri görülmektedir.
Kedi
İskeleti, Hierakonpolis, Mısır
Antik Mısır’da Güneş Tanrısı Ra, öfkelendiği ve suçlarından dolayı cezalandırmak istediği insanlar için Aslan başlı kızıl Sekhmet'i göndererek onları dize getirmek istemiştir. Sekhmet çok vahşi bir hal almış ve aşırıya kaçarak bir intikam arzusu içinde hareket etmiştir. Ra hata yaptığını düşünerek, Sekhmet’i sakinleştirmek istemiştir. Kan arzulayan Sekhmet’e onu uyutacak kırmızı bir bira vererek sakinleşip unutmuş ve sonunda barışçıl bir kediye dönüşmesini sağlamıştır. Washington’da bulunan Arthur M. Sackler Galeri’de açılmış ‘Kutsal Kediler: Mısır’ın Antik Kedileri’ adlı sergide MÖ 3000’ler ile Yeni Krallık Dönemi arasına tarihlenen Sekhmet’in büstü bulunmaktadır. Bu büst, III. Amenhotep tarafından yaptırılan yüzlerce sanat eserinden bir tanesidir. İncelediğimiz maddi kültürlerden de yola çıkarak Mısırlılar kedilere takmaktan çok tanrısallık ile Kedilerin davranışları arasında bağlantı kurmuşlar ve mitolojilerinde kediye önemli bir yer atfettikleri düşünülebilmektedir.
Brooklyn Müzesi, Charles Edwin Wilbour Fund
Antik Roma’da Kedi
Kedi Mozaiği, House Of The Faun, Pompeii
Şakayık
Ağacı Altında Bir Kedi, Sung Hanedanı, Tayvan Ulusal Saray Müzesi
Bir
başka kültür olarak Çin’e Kedilerin Mö. 200’lerde Romalı tüccarlar tarafından
getirildiği düşünülmektedir. Çin mitolojisinde de kedi figürü tanrısal
inanışlarda yerini bulmuştur. Antik Mısır’daki tanrıça
Bastet gibi, Çin mitolojisinde de tanrı ve tanrıçalar kedi formunda betimlenmiş,
imparatorlara kediler sunulmuştur. 10-13. Yüzyıl arası Sung Hanedanı dönemi
yapılan çalışmalar incelendiğinde o
dönem kedilere çok değer verildiği düşünülmektedir. Bu çalışmalarda kedilerin
bir haneye ait olduklarını gösteren kırmızı bir kumaş parçası taşıdıkları gözlemlenmektedir.
Yılan: Yılan deri değiştirmesi sebebiyle ölümsüzlüğü sembolize ettiği düşünülmüştür. Kimi kültürlerde yılan kutsal olarak kabul edilmiştir ve Tanrı olarak görülmüştür. İlk çağlarda yılan kültüne sıklıkla rastlanmaktadır. Toprak altında yaşamakta olan yılanların ölmüş hatalarla ilişkisi bulunduğuna ve bu ataların ruhlarını taşıdığına dair bir inanç da bulunmaktadır. Yılanın genellikle yeryüzü ve yer altının simgesi olarak görüldüğü gözlemlenmiştir. Amerika yerlilerinin bir inancına göre yılan yer altındaki bütün güçlere sahiptir. Topraktan yaratılan tüm varlıkların yılan biçiminde olduğu düşüncesine de Yunan mitolojisinde rastlanmaktadır. Halihazırda bazı ilkel topluluklarda yılan kültü devam etmektedir. Dünyada ağaç köklerinin arasında yaşayan yılanın su tanrısı olduğuna da inanılmaktadır. Afrika yerlilerinin en yaygın totemleri arasında yine yılan vardır. Asası iki yılana sarılı halde bulunan Hermes örneğinde de görüleceği gibi Yunanlılar yılanların şifa verici tanrılarla ilişki kurduklarını düşünmüşler ve evlerinde yılan beslemişlerdir. Budizm inancında da benzer bir inanış görülmektedir. Bu da öyküsüne göre, Buda insan başlı bir yılan olan Naga’ya dönüşmüştür. Naga formunda iken, hastalık ya da kıtlıktan zarar gören insanlara yardım etmiştir. Deri değiştirmesi yeniden doğum olarak kabul edilmiştir.
Yunan Mitolojisinde Yılan
Yunan mitolojisinde yılana dair pek çok öykü bulunmaktadır.
Günümüzde de tıp ve eczacılığın da simgeleri olan yılanın tarihçesini anlamak
adına bu öyküler önem taşımaktadır. Tanrı Apollon, tek kahinin kendisi olarak
kalması için Delphoi Tapınağı'nda yaşanan ve kehanetlerde bulunan toprak ana Garia’nın
oğlu dev piton (Python) yılanını öldürmüştür. Dev piton yılanı içinden Dumanlar
çıkan mağaranın üstüne kurulan üç ayaklı bir sehpa üzerinde oturmaktadır. Bir
başka mite göre Tanrı Apollon bir kral kızı ile birlikte olmak için bir yılana
dönüşmüştür. Bu sırada herakles Hydra adındaki yılan ejderi ortadan
kaldırmıştır. Herakles Pirene(Pyrene) adlı bir kızı da baştan çıkarmıştır. Heraklesten
bir yılan doğuran genç kız utanç duyarak dağlara kaçmış ve bu dağlar günümüzde
de kızın adı ile anılmaktadır. Daha doğmadan önce Tanrı Apollon’dan hekimlik
becerisini öğrenen Centaur’un (at adam) Mario'nun akilus ve Aesculap adında çok
yetenekli 2 öğrencisi bulunmaktadır. Akhiellus Kherion’dan öğrendiği hekimlik
bilgilerini Troya savaşındaki yaralıları tedavi etmekte kullanırken diğer
öğrencisi Aesculap ise bir süre sonra Tıp tanrısı olmuş ve onun adına tapınak
tapınaklar kurulmuştur. Tıp tanrısı
Aesculap, üzerine yılan sarılı bir asayı elinde tutarken betimlenen mektedir Bu
betimlemede yılan, insanları besleyip iyileştiren bitki ve ağaçları yetiştiren
toprağı, yeraltını, yeryüzünü ve sık sık deri değiştirmesi nedeniyle gençliği ,
dirilişi ve yaşama gücünü simgelemektedir. İşte bu sebeplerle bir süre sonra
yılan hekimliklerinin sembolü haline gelmiştir.
Mısır Mitolojisi’nde Yılan
Mitolojide Hayvan Motifi Üzerine