ŞEHİR
İştahsız şekilde kahvaltımı yapıp benim için güzel olan
havayı fırsat bilerek dışarı çıktım.
Yürümeye başladım, kulağımda eski bir radyo programının
kayıtları dönüyor ben ise bu yazıyı kurguluyor ve düşünüyordum. Sonbahar
kendini göstermişti şehirde. Tabii bu yürüyüşün bir amacı vardı ama bahsetmenin
gereği yok.
Bu şehir beton yığını, her tarafta çarpık çurpuk binalar
var. Beton ve toz kokan bir hava. Sigara dumanları, acelesi olan insanlar,
hayat konusunda ümidini kesmiş evsizler, tam takım giyinmiş yaşlılar.
Boşboğazlar, kızlar ve kaçamak bakışmalar. Bir şeyler satmayı amaçlayan
seyyarlar, devriye atan polisler, mutsuz bıkkın, sıkılmış ufak büfe sahipleri.
Sırt çantalı öğrenciler. Sokak köpekleri, kediler, kuşlar. Şehrin içinde bir
yalnızım ben aylak aylak dolaşırım.
Dağa, ormanlara kaçtım kısa bir süre için (bir gün) beton
şehri izledim biraz, doğanın seslerine bıraktım kendimi.
Koca bir karanlık çöker geceleri şehrin üstüne. Sokak
lambalarının aydınlattığı boş ve sessiz bir şehir. İçinde hep bir şeyler
saklar, yaşanmışlıklar, yaşanmamış olanlar, acılar bayağı acılar, şairler,
yazarlar, dolandırıcılar, alkolikler, ölüler ve kayıp ruhlar.
Yağmur yağar bazen şehre, boşalır bardaktan binlerce yağmur
damlası ıslatır bütün hatıraları, unutturur geçmişi, acıları, sesleri geride
saf bir toprak kokusu ve soğuk kuru bir rüzgâr kalır bunca şeyden.
Kış gelir artık şehre, havalar soğur, günler kısalır, kat
kat giyinir insan hem ruhunu hem de bedenini daraltır, üşümemektir amacı ne
amaç ama. Varsın üşüyelim, hasta olalım, amaçsızca tükenelim değişen olmaz.
İstediğin kadar sıkı giyin, daralt ruhunu ısınmak için ama sonunda illaki bir
yerin üşür üşümese bile değişen olmaz hava ve şehir soğuktur hala.
Bazen bu soğuk şehir sahiplenir seni, bağrına basar, derdini
dinler bazen ise yüzüne bile bakmaz. Ben yüzüme bile bakmamasını isterim
nankördür bu şehir çünkü pek sevilecek bir yanı yoktur belki uzaklaşır ve
özlersin şehri, sahilleri, ilk içilen içkileri, ilk öpücükleri aileyi,
hatıraları ve belki hiç özlemezsin hep kaçmak istersin şehirden, kendinden ve
geçmişinden.
Şehri ne kutsamak ne de kötülemek gerekir, şehir sana ne
isterse söyletir zaten.
Günler ne kadar berbat olursa olsun aynı yolları, aynı
adımlarla, aynı şehrin içine karışmanı ister ve karışırsında.
Karşı gelemezsin şehre, âşık olursun o şehirde şehirden
birine. Bazen şehrin ta kendisine.
Kağan Susam