BİR RİCA GEL BANA ARTIK İLTİCA
Ülkemi vatanımı seviyorum. Ama
yaşam konusunda genel olarak herkes gibi sıkıntı çekiyorum.
Benim gibi sıkıntı çeken
insanlar, sosyal medya aracılığı ile birbirlerini tanımıyor olmalarına rağmen
yardım ediyorlar.
Buna, ‘’izahı olmayan şeyin,
mizahı olur’’ da diyebiliriz.
İlk sıvıyağının fiyatı
yükselmesi ve stoklarda sınırlı olmasıyla bir stres başladı.
Daha sonra düğünlerde sıvıyağı
hediye eden insanların videolarına denk geldik.
Korona ortaya çıktı. Evde hijyen
için ekmeğin dışına dezanfektan sıkıp içini yiyen mizahçılara denk geldik.
Ülke gittikçe pahalandı. Erasmus
ile giden öğrencilerin neden geri dönmediklerini anlatan, market videolarına
denk geldik.
Son olarak artık ilticanın önüne
geçmek isteyen yurt dışındaki Ülkeler, artık vizeyi vermekte çekimser
davranmıyorlar. Direk reddediyorlar.
Benimde elimde olsa, ülkemdeki
göçmenleri çıkartmak isterim. Misafir perver bir Ülke olabiliriz. Ama
misafirliğin kısası makbuldür.
Kafelerden ziyade çay
bahçelerinde gençleri daha sık görüyoruz. Nedenini merak bile etmeye gerek yok.
Çünkü ucuz.
Uygun ürün satan marketlerin
kendi ürettikleri markaların isimlerini artık herkes biliyor.
Bunu bilmemek mümkün değil.
Çünkü en uygun fiyatlı onlar var.
Artık kaliteye değil bütçeye
bakıyoruz. Ve buda gün geçtikçe kendimize karşı bakışımızı değiştiriyor.
Kadın olarak söylüyorum kuaföre
düzenli gitmeliyiz. Ama gidebilmek için bütçe gerekiyor. Kıyafet, makyaj, bakım
kremleri gibi ürünleri kullanmak bizi iyi hissettiriyor.
Bu iyi hissetme hali, Pazar
alışverişine dönüştü. Kendimizden vermek zorundayız ki, gıdalarımızı
alabilelim.
Bakım= lüks
Hacı mis 50 lira olmuş daha ne
diyeyim.
Saçlarım ipek gibi kokum bebek
gibi yerine, saçlarım pırasa gibi, kokum soğan gibiye geçiş yaptık.
Saçlarının ipek gibi olması
için, pırasanın 4 katı fiyatına şampuan alman gerekir, kokuya girmiyorum.
Her şeye bir çözüm var tabi ki.
Evet her sorun olarak anlattığım
duruma bir çözüm var. Tercihlerimiz doğrultusunda uygun fiyatı tercih ederek de
hayat devam ediyor.
Velhasıl, tercihlerimizin mecbur
zorunluluğumuz haline gelmesine sorun olarak bakıyorum. Yaşananlara değil,
yaşatılma şekli beni gelecek için ürkütüyor sadece.
Nihal Kara