BAĞIMSIZLIĞIN BAĞIMLILIKLARI - RUKİYE TURAN

BAĞIMSIZLIĞIN BAĞIMLILIKLARI - RUKİYE TURAN


BAĞIMSIZLIĞIN BAĞIMLILIKLARI

Her bağımsızlığın birer bağımlılığı vardır.

Bağımsızlık bile belirli etkiler mevcutsa sağlanan bir fiilse, insanın her konudan hiçbir mecburiyeti olmadan sıyrılacağını düşünmesi ne kadar saçmaydı.

“Ama bağımsızlık neye bağlıdır ki?” dediğinizi duyar gibiyim.

Bu konuyu bir örnek üzerinden ilerleyerek açmak istiyorum.

Özgürlük kavramından ilerleyelim.

Reşit olmuş her bireyin sorguladığı bir kavramdır, özgürlük kavramı.

Aristo’ya göre insan “düşünerek” özgür olur.

Nietzsche’ye göre özgür olmak “kendin olarak kalmaktan” geçer.

Sartre “eyleme geçtiğinde” özgür olacağını,

İbn Rüşd ise “vicdanlı olarak” özgür olacağını savunmuştur.

Filozofların açıklamalarına bakıldığında bile özgürlüğün pek çok şeye bağlı olduğunu anlayabiliriz.

Özgürlük,

Aristo’ya göre “düşünmeye”, Nietzsche’ye göre “kendin olarak kalmaya”, Sartre’a göre “eyleme geçmeye”, İbni Rüşd’e göre “vicdanlı olmaya” bağlıdır.

Özgürlük olarak adlandırdığımız kavram bile pek çok şeye bağlıyken, her konuda herhangi bir bağımlılığımız olmadan davranabileceğimizi düşünmek bana göre absürt kaçmakta.

Vazgeçmek ise,

Özgürlük gibi pek çok şeye bağlıdır.

Şu dünyada insanoğlunun vazgeçemeyeceği hiçbir şey yoktur.

Çünkü insan her konuda bir şeye bağlı -mecburiyeti- olduğunu anladığı vakit vazgeçer.

Başından beri anlatmış olduğum bağımsızlık kavramı ise birebir tanımda yer alan bağımsızlık değil.

Şöyle düşünelim:

Sizi bu dünyaya bağlayan şey nedir?

Anneniz mi? Hedefleriniz mi? Sevdikleriniz mi?

Sizi bu dünyaya bağlı kılan şey nedir?

Bu soruya verdiğiniz cevap sizi bağımsız olmaktan alıkoyan bağımlılığınızdır.

Kaçınız yaşamak istediği için yaşıyor?

Yani şunu demeye çalışıyorum; kaçınız her şeyden bağımsız olarak yaşamak istiyor?

Elinde bir sebebi olmamasına rağmen yaşamak isteyen insan gerçekten yaşayan insandır.

Bağımlılıklardan -mecburiyetten- ötürü yaşayanlar ise aslında hiçbir zaman gerçekten yaşamamış insanlardır.

Bu konuda Oscar Wilde’n anlattıklarımıza uygun bir sözü vardır:

“Yaşamak çok nadir rastlanan bir şeydir. Çoğu insan sadece var olur. O yüzden kendimize şunu sormalıyız: ‘ben yaşıyor muyum, yoksa sadece nefes mi alıyorum?’”

Bana göre bu sözü dünyanın en haklı sözü, hatta bana kalırsa dünyanın her yerine asılması gereken bir söz.

Daha önce değindiğim gibi insan her konuda bir mecburiyeti olduğunu anladığı zaman vazgeçer.

Sadece sizi dünyaya bağlayan şeyler var diye yaşayamazsınız.

Bir gün sizi bağlayan şeylerin tümünü kaybettiğinizde dönüp aynadaki yansımanıza bakacak ve aslında yaşamadığınızı fark edeceksiniz.

Bu dünyaya bir kere geldiyseniz öyle kolay gitmeyi istememelisiniz.

Yaşamak eylemini hakkını vererek yapmalısınız.

Sebepleriniz var diye yaşamamalısınız, kendiniz için yaşamalısınız.

Çünkü yaşamaya sahip olduğunuz bağımlılıklar odaklı bakarsanız, bir gün sahip olduğunuz tüm bağımlılıklar size anlamsız gelecektir.

Şayet dünyaya bir kere geldiyseniz ve bir kere yaşamak eylemini gerçekleştirdiyseniz bunun devamını getirmelisiniz.

Unutmayın,

Bu dünyaya sadece zevklerimizi, sevdiklerimizi, isteklerimizi tatmin etmek için gelmedik.

Bu dünyaya kendimizden birer iz bırakmaya geldik.

Ve sahip olduğumuz tüm yaşama bağımlılıklarını bir kenara bırakıp kendimize sormalıyız:
Sadece bağlı olduğum durumlar var diye onlardan bağımsız olmak için yine bir bağımlılığım var olacak diye mi yaşamalıyım?

Yoksa karşımda var olan eşsiz dünyaya kendimden bir şeyler bırakarak ve yaşamak tabirini tam anlamıyla gerçekleştirerek mi yaşamalıyım?

Başta değindiğimiz özgürlük bana göre yaşamaktır.

Yaşadığınız müddetçe özgürsünüz.

Bu özgürlüğü öyle kolay bırakmayın.

Rukiye Turan

Yorum Gönder

Daha yeni Daha eski