TÜRKİYE'DE ALEVİ OLMAK VE ALEVİ KATLİAMLARI
Bu dosyanın nevi şahsına münhasır amacının Alevilik üzerine tarihsel gelişimler olmadığını belirtmek isterim. Bugün kafanızı çevirdiğinizde her yerde Alevilik tarihini, ortaya çıkışını, kendi içerisinde gelişim ve ayrışım sürecini konu edinen çokça kaynak bulabilirsiniz. Yapılmakta aslolan; çoğu zaman kabul görmemiş, gözlemlerim sonucu örnek olabilecek karakteristik ve etik değerlere sahip, insan derinliklerine sanatta farklı bir boyut kazandıran bir topluluğun yozlaşmış ve zehirlenmiş kişiler/kurumlar tarafından kimi zaman politik, kimi zaman ucu çıkar meselelerine dayanmış katliamları farklı boyut ve bakış açılarıyla ele almaktır. Nitekim tarihin tekerrür ettiği yalnızca Alevilere atfedilmemiş katliamların, kendi benliklerini topluma kabul ettirememiş (!) birçok kişi/topluluk için bir son olduğunu görmemek kaçış noktası. Gerek tarihten bu yana süregelen sosyokültürel gerekse siyasal çeşitlilik, farklı fikir ve kültürlerin çatışması için savaş meydanı niteliğinde. Bunları dile getirmek ne kadar içler acısı da olsa kendi 'saygı' sınırlarımızı belirleyemediğimiz bir toplum olduğumuz çıkarımını yapmak pek de yanlış olmaz. Dayatmaya, kabullendirmeye çalıştıklarımız, yeni düzene ısrarla ayak uydurmak istemeyişimiz, belki de 'yeni' bir düzen kavramını yalnızca kulak aşinalığı olarak kabullenmemiz; sınırlarımızın darlığından olsa gerek. Bazı kavramların sınırları, yanlış yerlerde genişlemekte ısrar ediyor anlaşılan. Türkiye'de Alevi olmak ile ilgili yapılan bazı röportajlarda;
- çokça katliam görmüş bu toplumun kendi içine kapandığı
- cinsiyet ayrımı gözetmeksizin ibadet edildiği için bir takım yaftalara maruz kalındığı
- yaratılan bu gerilimin yukarıdan yönetildiğ ve ihtiyaca göre de kullanılan bir araç olduğu
- bu toplumun korunmaya muhtaç hissettiği
- yerleştikleri çevrede kendini açıklamaya ihtiyaç duydukları
- asimile edilmemek adına çoğu konuda çekince yaşadıkları
Bu gibi sorunlar, yapbozun tamamından büyük bir parçayı çıkarmayı göze almak demektir aslında. Sonuç olarak, Alevilerin görünür olma tereddütlerinin başında geçmişten bugüne toplumun bir kesiminden onlara yönelik olarak yükselen ayrıştırıcı söylem kadar yaşanan şiddet olayları ve katliamların da etkisi var. Aslında, Alevilerin toplum tabanında ya da kendi içlerinde bir düşmanlıkları yok. Alevilerin görünür olmaya başladığı dönemlerde, sistemsel politikaların getirdiği ve zaman zaman kişisel çıkarlar için örgütlemeye dayalı katliamlar ile toplumu sindirmeye çalıştıkları aşikar. Hala etnik kökeninden dolayı insan ayrıştırmak ise korkunç.
Sonay Akın