ÖĞRENCİLER NEDEN DERS ÇALIŞAMIYOR? - EYMEN TAPAR

ÖĞRENCİLER NEDEN DERS ÇALIŞAMIYOR? - EYMEN TAPAR

 


Öğrenciler Neden Ders Çalışamıyor?

Öncelikle derse yönelik bir amaç yok. Kimse ölümüne ders çalışmaz. Ancak zorluk isteyen şeylerin hedefi ölümüne uğraştır. Bu yüzden çoğu zorlayıcı şeyin ötesine gidilemez, çoğu aşırı şeyin daha aşırısı düşünülemez bile.

İnsanların başka amaçları arasında ders çalışmak uyumsuz kalıyor çünkü buna dair düşünceler anlatılmadı.

Okul ve ders, öğrenciler arasında önemsiz ve önemi fazla abartılmaması gereken bir konudur. Bundan dolayıdır ki dersler ve okul çoğu öğrencinin umrunda değildir. Son yıllarda dram yaparsınız, onları daha çok korkutursunuz, strese sokarsınız ve bir anlamda “ciddiyetini kavratırsınız”; bir süre sonra fikirlerini ve fikirsel konumları ve tutumları olan “inatlarını” değiştirirler.

İkincisi, bundan zevk almıyorlar. Başka şeyler var; zevk aldıkları, daha çok zevk aldıkları.

Buna ek olarak bir de psikolojik tutumları var ki bu en önemlilerinden biri. Psikolojik tutumlarını daha çok diğer insanlarla ilişkilendiriyorlar. Normalde birinin yaptığı bir yanlış ayıpken, yanlışken başka bir ortamda bu doğru ve kabul edilebilir oluyor. Yani hoca bir öğrenciyi azarlıyor ve öğrencinin etkilenip ders alması gerek ancak sonrasında öğrenci arkadaşlarının yanına gidip “onlarla dertleşiyor”, onlarla kabul görüyor ve hatta hocanın yaptığı davranışı dışlıyorlar.

Kısacası burada artık kültür ve ahlak bir öğüt olamıyor çünkü başıboş olan öğrenciler ve çocuklar hem kendi ahlak anlayışlarını geliştirip size karşı çıkıyorlar, hem de stratejik davranıp “kendi davranışlarını ve davranışları yapan kendilerini haklı çıkarıyorlar”.

BUNLAR İŞİN DÜŞÜNCE KISMI, ÇOĞU İNSAN PRATİK OLARAK BUNLARLA İLGİLENMEZ.

Zamanla ders yükü artıyor. Tahammül edilemez oluyor. Tahammül edememek konu hakkında ciddiyeti ve böylece karşıtlığı etkinleştirebiliyor.

Ders çalışmak sıradan bir iştir. Odaklanmamız gereken bu “basit” işin neden basit olmaması, zorlayıcı olmasıdır. Hedeflenen şey basit olması yani zorlayıcı olmamasıdır.

Ders çalışmak zorlayıcı ki bir şeylerden rahatsız oluyoruz. İşte burada bahsetmek istediğim hipotez devreye giriyor.

“James-Lange teorisi , duyguların kökeni ve doğası üzerine bir hipotezdir ve modern psikoloji içindeki en eski duygu teorilerinden biridir.

Teorinin temel dayanağı, fizyolojik uyarılmanın duygu deneyimini başlattığıdır. Bir duyguyu ve ardından gelen fizyolojik (bedensel) tepkiyi hissetmek yerine, teori fizyolojik değişimin birincil olduğunu ve daha sonra beynin vücudun sinir sistemi yoluyla alınan bilgilere tepki gösterdiğinde duygunun deneyimlendiğini öne sürer.”(Wikipedia)

Bu teorinin günlük kullanımına dair Sapolsky’den alıntı.

“Bu fikre destek veren görüşler de mevcut. En sevdiklerim şunlar: (2) Sıkıntılı insanları gülümsemeye zorladığınızda daha iyi hissediyorlar; (b) insanları daha “baskın” bir duruşa zorladığınızda öyle hissetmeye başlıyorlar (stres hormonu seviyeleri düşüyor); (c) kas gevşeticiler anksiyeteyi dindiriyor (“Hayat hâlâ boktan ama kaslarım şu sandalyeden kayacak kadar gevşediğine göre işler düzeliyor olmalı”).”

Yani hem

  • -Dıştan gelen bir amaç yok. Kimse bedel ödemek istemez, değerli görmediği bir şey uğruna.
  • -Siz gençlerin ayarına gitmelisiniz. Onları zorlayamazsınız çünkü onlar buna hakkınızın olmadığı düşünüyor. Kendileri ayrıca değerli, bir birey.
  • -Ders çalışmak “aklı başka yerde” olan genç için tahammül eşiğinde olacak. Rahatsız olup çıldırmaması için zorluklara kapılmak istemeyen o insana rahatlıklar sunmalısınız ve içeriden gelen bilgiler onu rahatsız edecek seviyede olmamalı.
  • -Dıştan gelen amaç yok, içten gelen rahatsızlıklar var. Üstelik gençler bunu kendi kafalarına göre, kendi kişilikleri bundan nasıl kârlı çıkıp vicdanları ve kendileri ne kadar rahat olacaksa ona göre yorumluyor. Kendilerini rahat hissetmedikleri birçok içten gelen sebepler, etkiler var. Bu koşullarda ders çalışmak amaçları, uğraşları olabilir mi?

 

Ayrıca ne gerek var? Çoğu insan ve eğitimci gerçekten de bir şeyleri umursayıp üzerine düşünüyor mu diye düşünmek gerekir. İnsanlar ve özellikle de eğitimciler arasında bu kadar sessizlik ve etkisizlik düşündürücü, değil mi?

Toplumdaki etkili bir soruna benim de başka yerden görmemi isteyeceğim bir açıklama sundum. Daha önce bu çalışmalar bu etkinlikte aktarılmadı, aktarılması gerekiyordu.

Ayrıca sunduğumuz hipotez genel olarak doğru değil. Farklı kaynaklardan da bulabilirsiniz ancak ben buraya Sapolsky’nin reddiyesini alıntılayayım.

“Öbür yandan James-Lange teorisinin mutlak bir versiyonu, mevcut meselenin özelligine göre işlevsiz kalabilir. Kalp farklı sebeplerle hızlı atar. O nedenle beyniniz kalbinizin bir aslana mı yoksa davetkâr bir bakışa mı tepki verdiğine karar veremez. Dahası pek çok otonom tepki, bir duyguya ilişkin bilinçli farkındalık yaratmak için fazla yavaştır.”

Son olarak, sessizlik demeyelim de konuşanlar mı aldatıyor diyelim? Daha sessiz.

Yani; içimizdeki bazı rahatsızlıklar bizim dikkatimizi fazlasıyla dağıtıp bizi çok kötü hissettiriyor. Bu sırada ders çalışmak veya bir şeyler yapmak çoğu insanın ilgileneceği bir şey olmadı. İşte gençlik döneminde de o rahatsızlıkların etkinliği fazlasıyla yüksek oluyor.

Eymen Tapar

Yorum Gönder

Daha yeni Daha eski