EMİR AKDİ
Yani yaratıcıya götürebiliceği gibi ondan uzaklaşırabilir de. Bunu belirleyen temel faktör akıl yürütmenin sahibinin yönelimidir.
Mesela bir insan bir dine inanıyorsa yapacağı akıl yürütme "Evrende kusursuz bir düzen vardır bu kusursuz düzeni yaratabilicek kusursuz bir tanrı olmalıdır." şeklindedir.
İnançsız bir insanın yapıcağı akıl yürütme ise "Eğer tanrı kusursuz bir evren yarattıysa neden ona sürekli müdahale etmek zorunda." şeklinde olur.
Bu iki akıl yürütmenin ikisi de sahiplerine göre yanlış değildir ancak bu insanlardan biri kendini yaratıcıya inandırmayı seçerken değeri kendini yaratıcıya inandırmamayı seçer.
Kişilerin yaptıkları akıl yürütmeler bilgi birikimleri yönündedir
Mantıklı bir akıl yürütme bazen kesin gözüyle bakılan bir bilgiyi çürütebilir ya da dayanaksız bir bilgiyi sanki kesinmiş gibi gösterebilir.
HAYRİYE ÇETİNKAYA
Peki akıl yürütme nedir?
Düşüncenin,adım adım ilerleyerek belli birtakım önermelerden yeni bir sonuç çıkarması,uslamlama bilinen olgular ve kurallar kullanılarak yeni bilgiye ulaşılmasıdır. Bununla birlikte 3 başlık altında inceleyebiliriz; tümevarım, tümdengelim ve analoji.
Tümevarım, parçalardan bütüne ulaşarak özelden genele devam eden düşünce biçimi iken, tümdengelim ise aksi yönde işleyen bir metottur. Bunun yanı sıra analoji, ortak yönleri bulunan iki şey arasındaki benzeşmeyi açıklayarak sonuca varır.
Yaratıcılık da ön planda tutularak birbirlerini tamamlar ve tek olaydan farklı yöntemler düşünerek akıl yoluyla yaratıcı olma imkanı sunar.
Nesneyi en basit şekliyle orijinal, sosyal faydalılığı olan fikirler yaratabilme yeteneğine sahip her birey birer yaratıcıdır.
Akıl yürütme ve yaratıcılığın arasındaki derin bağ, soruların birden fazla cevabı olduğunun ispatıdır da diyebiliriz.
Mantıklı düşünme, ancak akıl yürütme ile mümkündür. Yani, mantıklı bir şekilde akıl yürütmek demek, yukarıda da belirttiğimiz gibi verilen yargılardan faydalanarak yeni yollar üretir. Akıl yürütmenin varolması için mantıkla hareket etmek gerekir.
Çünkü çıkarımın sonucu öncüllerden çıkar ve mantık bununla ilgilenir. Mantık, bir çıkarımın öncüllerinin doğru mu yoksa yanlış mı olduğuyla ilgilenmez.
Yaratıcı insanlar da başkasının yönlendirmesine izin vermez. Onlar için insanların mutluluğuna yarayan kanunlar yeterlidir. Böyleyse iki kavram bir araya gelince bütün kuralları kendimize göre çekimlememizi sağlar ve hayata yeni bir pencere daha açar.
ŞİYAR ÖZDEMİR
İlk olarak
bir duruma değinmek istiyorum. Gözlemlerime dayanarak şunları söyleyebilirim:
Bu tarz tartışmalar veyahut görüşler genel olarak verimsiz bir amaç uğruna heba
oluyor. Yazımda dikkatlice akıl yürütmelerimi farklı bakış açıları görmek
isteyen ve anlamak isteyenler için saygılı bir şekilde belirteceğim. Yazım
birkaç farklı paragraflar halinde olacaktır.
MAÇ BENZETMESİ
Yaşamdan bir beklenti halindeyken aklıma gelen bir
benzetmedir. Bir maçın içine doğduğumuzu düşünün. Örneğin bu futbol maçı olsun.
Tıpkı yaşama geldiğimiz kültürel ortam, farklılıklar, bize dayatılan yaşam
biçimleri o maçın içindeki paslar, pozisyonlar, mevkiler ve görevler gibi
değerlendirebiliriz. Ardından haliyle maç sonu sonuç bekleriz. Sonuç derken
sadece maçın kaç kaç bittiğine odaklanmayalım; buraya odaklanırsak
günahlarımızın hesaplanmasından bahsediyormuşum gibi bir algı olur. Bahsettiğim
şey aslında tam olarak bu değil. Bahsettiğim şey şu ki: Hayatta belli bir konu
üzerinde araştırma yaparken her defasında başka bir kapı açılıyor. A konusunu
ele aldığımızda bir bakıyoruz ki B konusu devreye giriyor ondan sonra C,D vs.
diye devam ediyor. Yani bir ömür boyunca öğrenmek istediğimiz her şeyi
öğrenemeyebiliyoruz ki pek mümkün de değil. Çünkü beynimizin kapasitesi ve
çevremiz bize böyle bir imkan sağlamıyor. Maç sonucu; yani ölümden sonra elde
edemediğimiz bunca bilgiyi öğrenmek isterim. Belki de merak duygumun bir
etkenidir. Böyle bir sonuç beklemek bizi ‘Yaratıcı’ kavramına götürür. Farklı
bir yönden ele alırsak yaşamdan bir anlam beklemezsek belki de bu düşündüklerimin
hiçbiri aklımıza dahi gelmez. Bu yaşamı nasıl anlamlandırdığımıza bağlıdır. Ben
maçın sonucunu beklediğim için bu akıl yürütme ‘Yaratıcı’ kavramına bağlanır
ama yaşama belli canlılık olayları ve adaptasyonlarla geldiğimizi açıkladıktan
sonra sadece bir süre yaşayıp öleceğimizi ve unutulacağımızı düşünen biri için
böyle bir anlam yoktur. Bu bakışla yaklaşırsak çok farklı anlamlar doğar. Yine
de bu yürütmeler sonucu benim görüşüm bir Yaratıcı’yı daha mantıklı buluyor. Bunca
canlılık olayları, adaptasyonlar, bilimsel açıklamalar vb. durumlar; sadece kısıtlı
hayata bağlanıp öldükten sonraysa hiçbir anlama bağlanmaması mantığımla
örtüşmüyor.
BİLİM AÇIKLAMALARINA DAİR
BİRKAÇ MADDE
3- Evreni ve doğayı gözlemledikten sonra bu düzene bakınca adaptasyonlarla evrimle bu şekle geldi diyebilirsiniz tabii görüşünüz bir yere kadar haklı olabilir. Fakat bu düzenin arkasında yatan nedenleri kontrol eden bir güç yoksa bilime dayanan bakış tutarsız olur. Neden tutarsız olur? Çünkü az önceki maddede açıkladığım gibi bilimin dayanakları vardır: Madde kavramı, evrim, süreçler vs. Bunların hepsi sebep-sonuç ilişkisine bağlanır. Sebep-sonuç en başında bir Yaratıcı’ya bağlanmazsa madde sebepsiz kalır. Maddenin sebepsiz kalmasındansa Yaratıcı’nın sonucu olarak kalması bilim yaklaşımıyla ele alınca daha mantıklıdır.
4- Yaşamı anlamlandırırken bilim demek elbette mantıklıdır ama şöyle bir durum vardır ki: Bilim size evrenin nedenini vermez nasıl olduğunu verir. Yani bilim size sadece yaşamın ve evrenin sadece tek bir sürecini verir. ‘Nasıl’ sorusuna cevap veren bir yola ‘Neden’ sorusunu sormak mantıksız kaçar.
YARATICI’NIN KANITLANMASI
Yazı boyunca şahsi görüşlerimle, bakış açılarımla açıklamalar yaptım bu açıklamalara farklı bir konuyla ve yaşamın bir sınav olduğu düşüncesiyle devam ediyorum.
Bir olay yaşanınca doğal olarak anlayabilmek
için o olaya dair kanıt bekleriz. Yaşamı anlamlandırma yolunda ‘Yaratıcı’
kavramına gelince kanıt beklemek abes kaçar. Çünkü bu yolda direkt bir kanıt
sunabilseydik yahut Yaratıcı böyle bir kanıtlama imkanı sunsaydı. Mantıken
herkes Yaratıcı’ya inanacaktı. Hiç kimse inkar edemeyecekti. Bu durumda da
sınavın hiçbir mantığı kalmayacaktı. Bence Yaratıcı vardır ve insanlara kısmi
bir irade sunar. Ardından evrene belli dokunuşlar yapmıştır bizlerden de akıl
yürütmelerimizle onu bulmamızı ister. Konumuz Yaratıcı olduğu için belli bir
dine bağlamak istemiyorum ama şunu da söyleyebilirim: Yaratıcı bu sınav halinde
bize birtakım işaretler bırakmıştır bizlerin görevi doğru olanı bulmak ve uygun
şekilde yaşamaktır. Doğal olarak sınavların sonuçları olur. Benim fikrim bu
yöndedir.
RUKİYE TURAN
Yazıma şu şekilde başlamak
istiyorum. Ben tüm evreni yaratan ve kontrol eden bir yaratıcı olduğuna
inanıyorum. Düşüncelerimi de şöyle açıklamak istiyorum:
Bazen dehşete düştüğüm anlar
olurdu. Ya bu evren bir yaratıcının kontrolünde değilse? Ya aslında ölüm bir
başlangıç değil de yok oluşsa? Düşüncelerim üzerinden ilerlemek istiyorum şayet
elimizde somut bir delil olsa inancın ne anlamı kalırdı ki? Diye
düşünenlerdenim. Birine âşık olduğunuzu düşünün. Buna dair somut bir kanıt
gösterebilecek misiniz? Gösterseniz bile karşıdaki ancak size inanmak isterse
inanır. Ya da ikna edebilirseniz mi desem. Eğer karşınızdaki kişi size
inanmıyorsa ona âşık olmanızın ne anlamı kalır? “Ona kanıt sunduğum için değil,
bana inandığı için âşık olduğuma ikna olsun istiyorum.” dersiniz. Kanıt inancı
öldürür.
Bizi yaratan istese kanıt
sunabilirdi. Koca evrenin yaratıcısından söz ediyoruz. Onun için kanıt sunmak
tabii ki zor olmayacaktır. Ama bu kanıtı bize sunsaydı kimse onu inkâr
edemezdi. Bir insana ona âşık olduğunuzu söyleyin ve delil sunun. Size inanır
fakat sadece ona kanıt sunduğunuz için. Sevecekse sizin sevginizden emin olduğu
için sever. Böyle bir sevgi de elbette değersizdir.
Birini sevebilirsiniz ama onun
sizi sevdiğinden asla emin olamazsınız. Sevmeyi güzel yapan da budur zaten. Gelelim
şimdi inanca. Tanrı’ya inanabilirsiniz ama bunu hür iradenizle yaparsınız. Kanıt
sunduğu için artık inanmak mecburiyetinde olmanızı elbette istemeyecektir. Şöyle
düşünelim:
Bir Tanrı var ve hepimiz bundan
eminiz. Çünkü kanıt sundu. Ona artık inanmak mecburiyetindeyiz. Neticede
kaçımız gözüyle gördüğünü inkâr edebilir? Herkes ondan emin olduğu için
Tanrı’nın emirlerini yerine getirir. Çünkü artık herkeste korku vardır. Bu
korkuyu bedeninizde hür iradenizle taşıdığınızda inançlı olursunuz. Bir de
şöyle düşünelim:
Madem bir gün tamamen yeryüzünden
silineceksek neden var olduk? Tamamen anlamsız bir rüyayı yaşayıp yok olmak
için mi geldik? Hem bu dünyada yaşanan adaletsizlikler karşılığını bulmadan yok
olmak mantıklı mı? Hayatta pek çok davranışımız karşılığını bulur.
Bazen neyin karşılığı olduğunun
farkındayızdır. Ama bazen bihaberizdir. Madem bir yaratıcı yok, neden her
davranışımızın bize bir dönüşü var? Kimi zaman acı kimi zaman sevinç. Nasıl ki
dünyada bir başarı elde ettiğimizde bunun için ödüllendiriliyorsak bir hatanın da
aynı şekilde cezası olması gerekmez mi? Bu ceza dünyada çekilmiyorsa bu bana
göre diğer hayatta karşılığını bulacaktır.
Naçizane görüşümü sunmak istedim
bugün siz sevgili okurlara. Tabii ki uyuşmadığımız noktalar olacaktır fakat
hepimiz aynı fikirde olsak yaşamanın ne anlamı kalırdı ki?
EMİRHAN PİLATİN
Yaratıcının varlığıyla ve ne yaptığıyla ilgili birden çok yorum ve din var. Ve bunların çoğu rastgele akıl yürütülmeden veya araştırılmadan oluşturulmuş dinler. O yüzden bu konu hakkında yorum yapabilmek için önce araştırmamız gerekiyor. Soru da bu. Eğer akıl yürütürsek ve araştırırsak yaratıcıya ulaşabilir miyiz?
Ben akıl yürüterek veya mantık çerçevesinde yaratıcıya tam olarak ulaşabileceğimizi düşünmüyorum. Ve yaratıcının insan beyninin anlayamayacağı sıfatlara ve özelliklere sahip olduğunu düşünüyorum. Çünkü insanın özellikleri çoğu yönden sınırlıdır. Mesela görme ve duyma duyularımız etraftaki madde ve dalgalara oranla çok kısıtlıdır. Anlayabileceğimiz şeyler de kısıtlıdır. Ama yaratıcının yapabileceği şeyler sonsuzdur. Dolayısıyla bu duyularımızla ve kapasitemizle yaratıcıya tam olarak ulaşabileceğimizi düşünmüyorum. Zaten yaratıcının ona ulaşmamızı istediğini de düşünmüyorum. Öyle olsaydı özgür iradenin ve bizi test etmesinin çok bir anlamı olmazdı. Onun yerine evreni mükemmel bir düzenle oluşturarak ve çeşitli yol göstericiler ile kararı bize bırakmıştır. Tabii bu da apayrı bir konu.