Neden Rahat Olmayı Hak Etmeyiz?
Haydi, soyut bir düşünce deneyi yapalım.
Öncelikle savunma tepkisi olarak bir şeyi mercek altına aldınız.
Ardından bu davranışınızın benliğiniz tarafından haklı olduğunu öne sürerek mercek altına aldığınız düşünceyi daha da mercek altına alarak olumsuz bir şekilde eleştirmeyi seçtiniz. Onu bir daha olumlamak ister misiniz? Ne gibi şartlarda bu "yolunuzdan" vazgeçersiniz?
Kendi yaşantımızda bir şeyleri olumsuz olarak yorumlamak bu kadar güçlü bir evrimsel tepkidir işte. Hayatımızdaki bütün olumlu şeyleri çocukken öğrenmiş gibi çocukluğumuzun vahşiliği - ardından ısrarla aşırı şeylere yönelerek bilinçsiz bir şekilde- güç bağımlılığını oluşturur.
Bilinçsiz güç, güç değildir. Devlet bilinçli bir toplumsal işleyiştir. Etkin bir akıl ve bilinç gerektirir. Oysa devletin bünyesindeki devleti oluşturan birçok insan bilinçli değildir.
Böylelikle ortaya bilinçli olmaya çalışan bilinçsiz, medeni olmaya çalışan vahşi bir devlet ve toplum ortaya çıkar. Süregiden devamsızlıklarda öncelikle toplumun genel işleyişinde normlar ve ahlaklar, ardından da adalet bozulur. Bunlar da sürekli olarak duyguların rahatsızlığına yol açar.
Bütün hayatımızın güzellikleri eskide, çocuklukta kalmıştır diye sanmışızdır. Oysaki bu tepkinin altında çocukluğa gitme isteği de yatmaz. Biz o an yaşadığımız heyecanı veya duyguyu yaşamak isteriz.
O duyguyu yaşamak da imkansız olmalıdır. Çünkü istenilen bir duygu yaşandıkça istek başka bir duyguya kaymalı, istenilen bir başarı gerçekleşince başarı bir başkasına ötelenmelidir ki biz sürekli olarak bir şeyleri isteyelim. Bir şeyleri isteyelim de uğruna çalışacağımız ve yaşayacağımız bir amaç ve hedef olsun.