KÜLTÜR NE ZAMAN "NEFRET" OLUR? - EYMEN TAPAR

KÜLTÜR NE ZAMAN "NEFRET" OLUR? - EYMEN TAPAR

 


KÜLTÜR NE ZAMAN "NEFRET" OLUR?

  Bazı insanların genetik, psikolojik ve nörolojik bozuklukları olabilir. Bazı insanlar hasta olabilir ancak çoğu insan arasında hastalık toplumsallaşmışsa demek ki orada hasta olan ruhbilim, kalıtımbilim ve sinirbilimsel değil toplumbilimseldir.

   Birçok hastalıklı düşünce insanlar aracılığıyla var olmakta ve yaşamakta. Bu, birtakım insanların ifadesidir. İnsanlar kendi içlerinde birilerini öldürmekte, ondan nefret etmekte ve hiç yoksa bile en azından "o, olmasa daha iyi olurdu" demektedir. Birileri birilerini öldürmek istiyorsa ortada kirli bir ölüm düşüncesi mi vardır birileri tarafından temize çıkarılıp kabul ettirilmeye çalışılan?

 Hastalıklı bir kültür, tutarsız düşüncelerle dolu bir kültür ilk olarak suistimallere yol açacak. Ahlak ve duygular karşılıklı özendirme, davranışları ödüllendirip cezalandırmayla işlediğinden dolayı şiddet, küfürler ve ahlaksızlık insanların sahip olabileceği gizli silahlar olacak, nefsi müdafaa. İşler kötüye gittikçe, farklı düşünceler tahammül edilemez olup saygı yıpratıcı ve işlevsiz oldukça -daha doğrusu saygı zevkler ve para tarafından beslenmedikçe- gizli silahlar bir bir açığa çıkacak; küfürler argolarla, şiddet türlü türlü aracılarla ortaya çıkacak.

  "Bir yerde güçlü bir bomba patlayacak" düşüncesi sağda solda duyuldukça ve çok fazla konuşuldukça insanlar zamanla o patlanılması beklenen bombayı arıyor olacak. Ta ki bir yerde o bomba patlamaz ancak o bombaya benzeyen bombamsı şeyler patlar, işte insanlar yine de bu "bomba patlayacak" haberine dayanarak rahatlar.

   Aç kalan, büyük ihtimalle ölecektir. Bu bakıma insan doğası oldukça açıklanabilir, basit ve ucubedir. Aç kalan ölür, tok kalan ölmez. Ölmeyen muhtemelen rahatlar, ölmek üzere olan en rahatsızımızdır. Ölmek, etkisiz kalmak; isterse birkaç arkadaş arasında olsun isterse aile, isterse duygular isterse de düşünceler arasında olsun. Yaşıyor musunuz aç kalmayanlar arasında? Muhtemelen evet. Peki yaşıyor musunuz aklı aç kalmayanlar arasında? Muhtemelen hayır.

 İnsan doğasının küçümser ve ucube tarafını sürekli olarak örtmek, geçiştirmek ve anlaşılmaz olduğu hissini yaymak anlaşılır olanı anlaşılmaz kılacak, anlaşılmaz olan bir şeylerin olduğu düşüncesiyle yeni işleyecek olan akıllar -gençler ve çocuklar- "bu zaten anlaşılmaz -olmaz-, verimsiz bir arayış bu" diyerek o şeyi anlama çabasına girmeyecek -o anlama çabasından uzak duracak, özellikle de kendi tembelliğinin etkisiyle-, artık daha az aklın işlediği bir ortamda daha az akıllı yani daha çok akılsız düşünceler ve davranışlar türeyecek.

 İnsan aklı, insandan bağımsız değil. Bundan dolayı insan aklını yücelten de alçaltan da -insanların- insan aklından türeyecek düşünceleri olacak, çünkü insan aklı kendi kendini düşünebilir ve kendi kendisinden başka bir şey muhtemelen aktif ve etkin değildir. Düşünceler akıl aracılığıyla düşünülüp güçlenir. Belki de duyguların çoğu düşünceleri ve düşüncelerin gelişimini yönlendiriyor. Böylelikle sevmek sadece bir şeyi daha çok anlamanıza (yönlendirerek) yarayabilir, onu daha çok anlamınızı sağlamaz.

  Kafası karışık bir insanın muhtemelen "içinde kalmış" bir şeyleri vardır? Bunun dışında bu konu, cümle, önerme hakkında türeyebilecek başka bir düşünce var mı? İşte insan doğasının basit ve ucube tarafından bir yerdi burası. O halde neden birtakım basit istekleri olan insanları, liderleri, başarılı gördüklerimizi yüceltiyoruz? Neden "para uğruna" ders çalışan, lider olan birisini överken paradan hiç bahsetmeyiz, çoğu zaman?


Bu bakış açısıyla insan doğası ucube, alay edilebilir, zavallı, çoğunlukla bilinçsiz ve vahşidir. Bir şeyin bir açıdan böyle olması onun genel olarak böyle olduğu anlamına gelmez.

Muhammed Eymen Tapar


Yorum Gönder

Daha yeni Daha eski